EYVAH! DEPRESYONDA MIYIM?
Depresyondaki kişi kendini çökkün hisseder ve eskiden yaptıklarına karşı ilgi ve istek kaybı yaşar. Olumsuz düşünceler çok sıklıkla kişinin zihnindedir ve bu durum kişinin davranışlarına sirayet eder ve kişi eskiden keyifle yaptıklarını yapmamaya başlar işte burada kısır döngü başlar. Kişi eskiden keyifle yaptıklarını yapmamaya başladıkça mutsuz keyifsiz hisseder, mutsuz keyifsiz hissettikçe de doğal olarak harekete geçmeyi anlamsız bulur ve keyif almayacağım mutlu hissetmeyeceğim şeklindeki düşünceleri pekişir.
Bu düşünceler, kişinin zihnine sıklıkla gelince otomatikman kişi hareketsizleşir.Depresyonun yarattığı bu durum görevleri yerine getirmeyi ve eskiden olduğu gibi hayattan keyif almayı güçleştirir. Hobileriniz ve arkadaşlarınız eskisi gibi ilginizi çekmez. Sürekli bir çökkünlük hali yaşarsınız ve bir günü tamamlayabilmek dahi size zor gelebilir, günler artık size sıkıcı gelmeye başlamıştır.
Araştırmalara göre depresyonun görülme oranı çok yüksektir. En yaygın ruhsal hastalıklardan birisidir ve yaşam boyu görülme oranı %20dir. 2020 yılında depresyonun ruhsal hastalıklarda ikinci sırada olması tahmin ediliyor.
Depresyondaki kişinin duygu ve düşünceleri aşağıdaki gibi olabilir.
Kendini değersiz olduğunu düşünebilir ve benlik saygısı düşüktür. Başarılarını küçümseyebilir.
Kendine güvenmiyorum diyebilir.
Yaşadığı herhangi bir olayın olumsuz ve kötü yanlarına odaklanabilir.
‘’Hiçbir şey yolunda gitmiyor’’ gibi aşırı genellemelerde bulunabilir
Kimsenin kendine yardım edemeyeceğine inanabilir
Kendini boşlukta hissedebilir
İntiharı düşünebilir
Bu belirtileri az oranda dahi olsa herkeste gözlemleyebiliriz fakat depresyonda bu belirtiler bir anda ortaya çıkıp kaybolmazlar, devamlıdırlar, yoğundurlar ve belki uzun yıllardan beri bulunuyor olabilirler. Depresyon kişinin sosyal ilişkilerini etkiler(mesela arkadaşlarla görüşmeme, eskiden keyifle film izleyen birinin artık film izlemekten keyif almaması) ve onda bir takım psikosomatik bozukluklara yol açabilirler ve dahası kişiyi intihara yöneltebilir.
Depresyonda istek felci yaşarsınız. Bir aktivitede bulunmayı istemeyiz. Bu depresyonun doğasında vardır. Depresyonda olmadığınız dönemde yaptığınız neler var? Depresyon dönemindeyken yapmadığınız neler var? Bunu bir kâğıda dökün. Bunları parçalarına ayırın ve küçük bir kısmını yapmaya gayret edin, bu depresyonunuza iyi gelecektir. İstek gelmesini beklerseniz sonsuza kadar gelemeyebilir ve sizin istediğinizi doğrudan etkileyemiyoruz fakat davranışlarınızı etkileyebiliriz ve onlara siz müdahale edebilirsiniz.
İsteğinizin gelmesini beklemeyin örneğin canınız ders çalışmak istemediğinde harekete geçin küçük bir şey yapın 20 dk ders çalışın ve kalkın dersin başından. İstemeseniz bile arkadaşlarınızla görüşün istemeseniz de film izleyin bunun öncesinde ne kadar keyif alacağınızı not edin ve yaptıktan sonra ne kadar keyif aldığınızı not edin ve ikisini karşılaştırın.
Diyelim ki kendini mutsuz hissettiğin bir gün arkadaşlarınız çağırdı istemeseniz de gidin gitmeden önce ne kadar keyif alacağınızı not edin eve geri geldiğinde ne kadar keyif aldığınızı not edin ve bu 2 puanı karşılaştırın. Varsayalım ki siz öğrencisiniz okulda kendinizi kötü hissettiniz ve ağladınız eve gelmek istediniz. Eve gelmeyin 15 dk daha okulda kalın yani bir zaman verin kendinize eğer hala eve
gitmek istiyorsanız gidin ama eve gitme isteği uyanır uyanmaz anında eve gitmeye kalkmayın çünkü bu davranış depresyon canavarını besliyor. Bir süre sonra eve gitme istediğiniz azalabilir. Böylelikle davranışlarınızdaki değişim sizi zamanla daha istekli hale getirecektir.
Normalde insan bir şey yapmayı ister. İstekten sonra gider onu yapar fakat depresyonda tam tersini yapıyoruz önce harekete geçiyorsunuz sonra istek gelmesini bekliyoruz. Ters mantık kuruyoruz yani. Çünkü depresyonda istekli olmamanız çok doğal ve depresyon döneminde iyi hissetmek, motivasyonunuzun yüksek olması sizin elinizde değil.
Bu yüzden depresyonun terapisinde farklı bir yol izlenir. İsteğin gelmesini beklemeden biraz da kendinizi zorlayarak istemeseniz de o an yapmanız gerekenin küçücük bir kısmını yapmanız sizi biraz daha iyi hissettirecektir. O an yorgun ve isteksiz olduğunuz için yapamayacaksınız gibi gelebilir. Mesela bir tane sınav var diyelim tüm konulara olmasa bile 20 dakikalık bir kısmına çalışın.
Bunu yaptığınızda kendinizi harika hissetmeyeceksiniz belki ama hiçbir şey yapmamaya oranla daha iyi hissedeceksiniz. Kendimi tam anlamıyla iyi hissetmedikten sonra bu birazcık iyi hissetmeyi dikkate almak anlamsız diye düşünebilirsiniz ama merdivenler teker teker çıkılabilir. 2 3 adım birden atlamaya çalışmak çok da olası olmayabilir ve zaten bu çok da sağlıklıdır diyemeyiz.
Önce harekete geç sonra iyi hissetmeyi bekle sloganını uyguluyoruz. Normalde önce istek duyulur sonra harekete geçilir dolayısıyla depresyondaki bireylerin isteklenmek için beklemeleri normaldir ama daha önce de dediğimiz gibi depresyon döneminde ters mantık kuruyoruz. Depresyon döneminde bu çok zor gibi görünse de yaptıkça bunun kolay hale geldiğini göreceksiniz.
Mutlu olan birini gözlemleyin, neler yaptığına dikkat edin. Yaptığı şeyleri keyifle yaptığını görebilirsiniz. Bu kişiyi mutsuz etmek için ne yapılabilir? Elbette sevdiği keyif aldığı şeyleri elinden alarak onu mutsuz edebiliriz. Yani buradan ne anlamalıyız? Birini mutsuz etmek istiyorsak onun elinden mutlu olduğu şeyleri alırsak kişi otomatikman mutsuz olacaktır. İnsan hiçbir şey yapmadan mutlu olabilen bir canlı değil diyebilir miyiz bu noktada? Şöyle biri var mıdır: Sabahtan akşama kadar evde hiçbir şey yapmadan koltukta yatakta televizyon karşısında öylece vakit geçiren ve mutlu olan biri? Tahmin ediyoruz ki böyle biri olamaz.
Bir deney yapın: Kendinizi iyi hissetmediğiniz ve bir şey yapmak istemiyorum dediğiniz gün herhangi bir etkinlik yapın ve gün sonunda ne hissettiğinizi ve kaç şiddetinde hissettiğiniz not alın. İkinci gün yine kendiniz iyi hissetmediğiniz gün hiçbir şey yapmayın ve gün sonunda kendinizi nasıl hissettiğinizi ve hissinizin şiddetini not alın. Çıkardığınız sonuç ne?

Normalde bir şeyler yapar yoruluruz. Yorulduğumuz için de dinleniriz. Depresyonda tam tersi geçerli yorulmamak ve tükenmiş bitkin hissetmemek için bir şeyler yapmak harekete geçmek gerekir. İlk bakışta bunlar size çok anlamsız gelebilir çünkü zaten hareket edecek enerjim yok nasıl bir şeyler yapmamı beklersiniz benden şeklinde düşünebilirsiniz. Evet haklısınız enerjiniz yok bir şey yapmakta zorlanacaksınız ama biraz kendinizi zorlayıp küçük bir şey yapabilirsiniz.
Küçük bir şeyi yapmaktansa hiçbir şey yapmamayı tercih ederim diye düşünebilirsiniz işte bu depresyonu besleyen bir canavardır desek yalan söylemiş olmayız. Çünkü küçük şeyleri yapabilmek depresyonda kişinin daha enerjik olmasını sağlar ki ilerde enerjisini daha da artırmanın öncülüdür.
Varsayalım kendinizi zorladınız ve bir şey yaptınız ve keyif almadığınız. Olma ihtimali var mı? Evet elbette var. Eğer bunu göz önüne alıp hiçbir şey yapmamaya devam ederseniz olumsuz düşünceleriniz daha fazla gelmeye başlayacak. En azından keyif almasanız da o an için bir şeylerle ilgilenmek bir süreliğine olumsuz düşüncelerin sizi daha rahat bırakması demektir. Bu demek değil ki siz bu depresyondan hiç kurtulamayacaksınız. Ama başlangıçta bu aşamalardan geçilmesi gerekiyor.
Diyelim ki bir şeyler yapmaya başladınız fakat olumsuz düşünceler başınıza üşüşmeye başladı, yapamayacağınızı başarmayacağınızı ya da yaptığınız şeyin iyi olmadığını yeterince güzel olmayacağını düşünmeye başladınız diyelim. Bu düşüncelerinizle savaşın. Bu düşüncelerinizle terapide çalışılır. Bazı sorular ışığında düşüncelerinizi terapistle beraber değerlendirmeye alırsınız.
İnsanların yaptıkları eylemleri basitçe ikiye ayırabiliriz. Performansa dayalı ve yapmak ve keyfe dayalı etkinlikler. Bu iki listenin ağırlığı dengede olmalı. Eğer dengede olmazsa mesela performansa dayalı etkinlikleri yapar ve eğlenceye vakit ayırmazsanız kendinizi yorulmuş tükenmiş, mutsuz, keyifsiz hissedebilirsiniz ama çok fazla eğlence odaklı bir program yapar ve uygularsanız bu sefer de eğlenmiş fakat kendinizi başarısız olarak düşünebilirsiniz ve bundan dolayı da mutsuz hissedebilirsiniz. Özetle, performansa ve keyfe dayalı etkinlikler tüm bireylerin hayatında dengede olmalıdır.
Bu iki kategoriyi dengelemek için etkinlik programı yapmak gerekir bunun için zamanınızı planlayacağız. Günlük etkinlikler bir kâğıda yazılırsa bu sizi motive eder çünkü yapılacaklar dağ gibi görünmez dolayısıyla daha yapılabilir gibi görünürler. Kişinin bu küçük program sayesinde motivasyonu artar.

DAVRANIŞ(KAÇINMA DAVRANIŞLARI: PROBLEMİ DEVAM ETTİREN CANAVARLARDIR.)
Arkadaşlarla görüşmeme,Film izlememe, banyo yapmaya, kendi yemeğini hazırlamaya isteksizlik, (özetle eskiden yaptığı keyif aldığı şeyleri yapmama),Okula gitmeme ya da okuldaysa eve gitmeyi isteme, ders çalışmama
Depresyon ölçeği kullanırsak danışandan daha hızlı ve daha çok bilgi alma şansımız olabilir. Danışanlarımıza neler yapıyorsun diye sorduğumuzda, genelde hiçbir şey yapmıyorum cevabı alırız fakat elbette danışanlar bir şeyler yapıyorlardır fakat bunu bir şey yapma kategorisine koymuyor olabilirler. Mesela saatlerce gün boyu dizi izleme davranışı olabilir ya da saatlerce yatakta uzanıyor olabilir. Sandalyede oturup duvara bakmak da bir davranıştır. Danışanımıza klasik bir gününün nasıl geçtiğini sorabiliriz. Böylece danışan hangi davranışları fazla yapıyor hangi davranışları az yapıyor birlikte keşfetmeye çalışırız. Davranış fazlalıklarını ve davranış eksikliklerini anlamaya çalışmalıyız.
Bunları anlamaya çalışırken danışanlarımızdan bize yardımcı olmalarını isteyebiliriz bunun için de kendilerini izlemelerini ve ne durumda ne yaptıklarını not etmelerini ya da sanki onu izleyen bir kamera varmış da kayda alırsa bize neler göstereceğini sorarız. bunun en iyi yöntemi her gün kayıt tutmaktır. Söz uçar yazı kalır kayıtta fayda vardır 
Depresyondaki bir bireyin ilk görüşmede ilaç gereksiniminin olup olmadığı üzerine ne düşündüğü konuşulur. Bu konuda danışanın ne düşündüğü çok önemlidir. İlaç hakkında neler düşündüğü danışan ile konuşulmalıdır. İntihar düşüncesinin olup olmadığı sorulmalıdır. Madde alkol kullanımının olup olmadığı da sorulmalıdır.
Depresyon yaşayan bireyler depresyon hakkında bilgilendirilmeli ve onlara depresyonla ilgili kitap, okuma metinleri önerilmelidir çünkü kişi ne yaşadığını okudukça nasıl bir şeyin içinde olduğunu kavradıkça depresyonu nasıl yönetebileceğini anlamaya başlayacaktır.
Haftalık Aktivite Formunun doldurulmasıyla birlikte kişi ruh hali ve davranışları arasındaki bağlantıları görmeye başlayabilir. Kayıt sayesinde bizler de danışanlar ne yapıyor ne sıklıkla yapıyor görme şansı elde ederiz, çünkü her an danışanlarımızın yanında değiliz
Kendisini daha iyi hissettirecek davranış tercih etme şansı doğabilir. Danışanın mutsuzken bir şeyler başarmasını sağlayan ve keyif veren aktiviteler yapması ona iyi gelebilir. Seanslar öncelik kişinin bir şeyleri planlayıp gerçekleştirmesi için uğraşırız. Burada harcanan süre önemlidir sonuç değil.
Haftalık aktivite kaydı formu sayesinde nasıl bir yol izleyeceğimizi anlayabiliriz. Aktivite planlaması danışanın hiçbir şey yapmak istemediği zamanlarında yapılabilecek alternatif aktiviteleri içermelidir. Danışan eğer günlerini planlarsa ne gün ne saat napacağını önceden tasarlarsa bu programa uyumu kolaylaşabilir.
Görüşmeler için hedefler belirlenmelidir yani görüşmeler nereye gidecek nereye ulaşmaya çalışacağız bunlar net olarak belirlenirse hedeflere ulaşılıp ulaşılmadığı ya da görüşmelerin nasıl gittiğini anlamak daha kolay olacaktır. Hedefler konusunda kararsız olan danışanlarla hemen hemen hedef belirlemek zorunda değiliz hedefler zamanla kişinin değerlerini keşfettikten sonra da zaman içinde kendiliğinden ortaya çıkabilir.
Aktivite planlama yani danışanlarla aktivite planlama görüşmelerin mihenk taşıdır diyebilirim Bunun için danışanla bir aktivite planlanabilir öncesinde ne kadar keyif alacağını tahmin ettiğini ve ne kadar zorlanacağını tahmin ettiğini öğrenmeliyiz. Mesela arkadaşlarla buluşma örneği üzerinden gidelim keyif olarak 8 üzerinden 4 verdi diyelim danışanımız ve zorluk derecesi olarak yine 8 üzerinden 4 vermiş olsun. Aktiviteyi gerçekleştirdiği anda ne kadar keyif aldığını ve ne kadar zorlandığını o anda kaydetmesini isteriz. Seansta bu iki değerlendirme kategorilerini karşılaştırıp danışanın buradan nasıl bir sonuç çıkardığı üzerinde durmalıyız. Buradan danışanın nasıl bir sonuç çıkardığı çok değerli bir noktadır.
Bunu danışana sormamız gerekiyor: bu deneyden bu durumdan ne anlam çıkardın, nasıl bir sonuç çıkardın? Aldığımız cevaptan sonra bu cevapta danışanla beraber biraz durup çıkartılan sonucu sindirmek iyi olabilir.
Depresyondayken kendimizi ödüllendirme davranışlarımız azalır. Bu bi işi bitirdiğimizde kendimize aferin demek bile olabilir(evin işlerini hallettin aferim bana, elektrik faturasını ödemeyi ertelemeyi bırakıp ödedim aferim bana, para kazandıktan sonra aferim bana para kazandım) ya da neyden keyif alıyorsak onu yapmaya zaman ayırmak olabilir, kutlama yapmak olabilir bu anlamda kendini tebrik kartları oluşturabiliriz. Kendini tebrik not defteri oluşturabiliriz.
Bu ilk okunuşta sanki kendi kendime tebrik sunmam işe yaramayabilir şeklinde bir düşünce oluşabilir zihnimizde, fakat kişinin kendi kendine tebrik cümlesi yazması ve kendini ödüllendirme amaçlı bir eylemde bulunması kişinin ruh haline çok iyi gelebiliyor. Burada belki kendinize bir soru sormanız yerinde olabilir kendime ne ödül verebilirim? Naparsam bu benim için bir ödül olur?
Eskiden yapmaktan keyif aldığınız eylemleri düşünebilirsiniz, eskiden yapıp keyif aldığınız herhangi bir şeyi kendinize ödül olarak verebilirsiniz, bu başlangıçta tuhaf bir his yaratabilir özellikle kendinize ödül vermeye alışık değilseniz ya da başkalarından ödül almışlığınız az ise. Bu çok büyük bir ödül olmak zorunda değil küçük bir ödül de olabilir mesela sevdiğiniz bir müziği dinlemek ve o esnada bunu kendinize bir ödül olarak verdiğinizi söylemek bile olabilir.
Kendimize içecek bir şey ısmarlamak da ödül olabilir bizim için. Yakınınızda sahil varsa denizi dalgaları izlemek olabilir. Başka bir ödül de olabilir, mesela tatile çıkmak. Kendimize teşekkür etmek ve aferin demek de bir ödül olabilir.
Depresyondayken başkalarına ödül verme davranışlarımız da azalabilir. ?
Depresyondayken farkında olmadan ruminasyon yapma ve pasif davranışlarımız çoğalabilir fakat bunun ayırdına varmak güç olabilir. Ruminasyon da ne demek? Pasif davranış da ne oluyor? Ruminasyon, tekrarlı aynı düşünceler diyebiliriz, düşünerek sorunlarımızı çözmeye çalışmaktır. Saatlerce günlerce aynı şeyleri düşünür de düşünürüz fakat sorunlarımız düşünerek değil bir davranış sergilediğimizde sorunlarımızın çözülme olasılıkları yükselir. Bir problemimiz için neden diye sormamızla ruminasyon başlatabiliriz. Neden böyle oldu? Diye kendimize defalarca soru sorabiliriz ya da kızdığımız birine bize ne kadar büyük haksızlık ettiğini defalarca kendimize söyler söyler dururuz.
Anlık rahatlarız çünkü ortadaki problem için bir efor sarfetmiş, cevap bulmaya çalışmış olmanın verdiği kısa bir rahatlama yaşarız. Ama uzun vadede sorun çözülmemiş haliyle kalır, yine neden böyle oldu, böyle olmamalıydı, haksızlığa uğradım, ben kaybedenim, gelecek karanlık düşünceleri zihnimizden defalarca geçebilir. İşte bu süreç ruminasyon sürecidir. Hepimiz rumainasyon yaparız fakat depresyondaysak ruminasyon ile geçen süre artacaktır.
Pasif davranış demek kendi enerjimizi iyiden iyiye düşüren davranışlardır diyebiliriz, sosyal içe çekilme örneğin arkadaşlarla görüşmeme, bir süreliğine işten izin alma gibi, evde tek başına zaman geçirme süresinin artması bizleri pasifize eder, pasifize olunca da tabii olarak ruh halimiz olumsuz yöne kayar, birnevi farketmeden kendi kendimize çelme takmış oluruz.
Depresyondayken kendimize bakımımız olumsuz etkilenebilir eskisi gibi kendimizle ilgilenmeyebiliriz, bazen duş almak bile o kadar zor ve zahmetli bir iş gibi görünür ki duş almayabiliriz, bunlar depresyonda beklediğimiz davranışlardır. Bu depresyonun size getirdiği sonuçlardır. Kişilerin uyku düzenlerinde bozulmalar olabilir görüşmelerde uyku düzenlerinin nasıl olduğunu öğrenmek gerekir çünkü uyku günlük hayatımızda yaptıklarımızı doğrudan etkiler. Uyku ile alakalı sorun yaşanıyorsa öncelikli olarak bunun ele alınması gerekebilir.
Depresyonda davranış ödevleri ağır durumlarda Verilir. Hafif orta düzey depresyonlardan daha çok kognitif çalışmak gerekir depresyonun davranışçı tedavisinde ödül ikincil bir durumdur. ödevlerinizde keyif almayı oncelerseniz problem yaşayabilirsiniz. Bazı hastalar keyif almayacaktır ya da alsalar bile dillendirmek istemeyecektir. temel unsur sıkıntı toleransını arttırmaktır. Bunu bir başarı gibi çerçevelemek yani exposure yine. Exposure ı bir odev gibi once onda sonra olarak vermem lazım. Klasik olarak şunun cevabını bulmalıyım bu danışanı neye karşı duyarsızlaştıracağım neye katlanamıyor.
Depresyonu yenme rasyonelinin danışana anlatılması çok önemlidir danışan tedavinin nasıl ilerleyeceğinin matematiğini yani mantığını anlaması kavraması görüşmelerin gidişatını önemli derecede etkiler. Danışanın psikoloğun yaptığı uygulamalara anlam vermesi görüşmelerden ne kadar verim alacağını etkiler.
Görüşmelerde ilk yapılması gereken danışanla beraber müdahale edebileceğimiz en kolay hedefe yönelmemiz gerekir. Her görüşmeye bir önceki oturumdan bu yana olan gelişmeleri ele alma ile başlanır. Depresyondaki birey depresyon kaynaklı olarak gelişmeleri göz ardı edebilir kendi başarısını küçümseyebilir. Bunu kasıtlı olarak değil depresyonun etkisiyle farkında olmadan yapabilir. Her seansta gelişmeleri takip etmek danışanın kendini, ilerleyişini daha dengeli değerlendirme fırsatı sunabilir. Seans başında bir önceki seansla ilgili duygu ve düşünceleri danışana sorulmalıdır böylelikle iki seans arası köprü kurulmuş olur. Yani 2 seans arasında seansta konuşulanların hayata geçirilmesi noktasında hatırlatıcı olabilir.
2 seans arasında danışana ev çalışması verilir yaptığımız seanslar araba ise ev çalışmalarına benzin diyebiliriz. Yani görüşmeler kadar ev çalışmaları da değerlidir. Ev çalışmalarını yapamadan gelen danışanlar ile neden yapamadıklarını, engelleri ya da ev çalışmalarıyla alakalı düşünceleri üzerine çalışılmalıdır çünkü ev çalışmaları verim açısından çok ama çok önemlidir. Depresyon yaşayan bireylerin yaşadıkları zorluklar karşısında seansta öğrendikleri bilgileri beceriye dönüştürebilmeleri için seansta rol provaları ve ev çalışmaları çok ama çok kıymetlidir. Ev çalışmasını verdikten sonra danışanın ev çalışmasını nasıl yapacağına dair rol play yapılabilir. Rol play de ne demek? Danışanın kendi hayatında zorlandığı durum ve olayları nasıl yöneteceğine dair seansta yapay bir canlandırma yapması demektir.
Yani rol yapması istenir danışandan, bu esnada psikolog da danışanın gerçek hayatta karşılaştığı diğer kişi ya da durumu ya da olayı canlandırabilir. Böylece danışan yapay ortamda yani seansta becerisini artırabilir ve dolayısıyla gerçek ortamda istediği gibi davranma potansiyelini artırabilir. İlerleyen seanslarda artık danışan daha fazla belirleyici olmalıdır ev çalışmalarında. Ev çalışmaları somut ölçülebilir olmalıdır. Ne zaman nerede ne kadar süre ile ne yapılacağı olabildiğince netleştirilmelidir. Ev çalışmasını yapma ihtimalinin kaç olduğu danışana sorulmalıdır. Ev çalışmalarını engelleyen en büyük etken, bu seanslar bana faydalı olmayacak, bu ev çalışması bana fayda sağlamayacak şeklindeki düşüncelerdir.
Depresyondaki bireyler genelde hiçbir şey yapmadıklarını ifade edeler ve bir şey yapmak için istek duymadıklarını söylerler. Bu durumda temel sorunun hiçbir şey yapmamak olmadığını söylemeliyiz. Burada temel sorun hiçbir şey yapamayacağına dair düşünce ve inançlardır. Atılan çok küçük bir adım danışanın daha büyük adımlar için güvenini artıracaktır
Depresyonu değerlendirmede edinmemiz gereken bilgiler vardır.
a. Örneğin depresyonun şiddeti nedir? Depresyonun şiddeti artınca danışanın günlük olarak yaptığı işler de zorlaşır. Burada en büyük eksiklik etkinlik eksikliğidir. Kişinin hayatında etkinlikleri artırmaya yönelik müdahalede bulunmak gerekir çünkü kişi etkinlik yapmadığında gün boyu evde oturduğunda ya da yatakta zaman geçirdiğinde ruminasyon yapması( depresif düşüncelerin tekrarlı olarak zihninden geçişi) doğal olarak artar. Ruminasyon artarsa kişinin enerji iyiden iyiye düşer.
b. Danışan hangi aşamada? Görüşmelerin en başında danışanla sorun çözme becerileriyle ilgili çalışmak gerekebilir. Depresyonun temelinde problem çözme ile alakalı genel olarak sorun yaşanır. Birey, sorununu çözemediğinde umutsuzluğa düşebilir ve geleceği karanlık görmeye kendini yetersiz beceriksiz görmeye çevresini ve dünyayı ise zorluklarla dolu ürkütücü bir yer olarak değerlendirmeye başlayabilir. Kişi sorunun çözülmeyeceğine katı bir şekilde inanabilir ve sorununun çözülmeyecek olduğundan çok emin olunca intihar fikri gelişebilir.
Kişi intiharı bir çözüm yöntemi gibi görebilir, aslında doğrudan tek başına intihar düşüncesi yoktur, intihar, bir çözüm yöntemi yani başa çıkamadığını düşündüğü sorundan kurtulma olarak bir araç gibi değerlendirilir. İntiharı çözüm yöntemi olarak ele aldıktan sonra kişi ile intihar dışında ne gibi çözüm yöntemleri olabilir şeklinde bir beyin fırtınası yapılabilir. Burada danışan ve psikolog güçlerini birleştirip farklı çözüm yöntemleri keşfedebilirler. Depresyondaki bireyin düşünme süreçlerinde olumsuza kayma söz konusudur.
Danışan olumsuz düşüncelerinin ne kadar farkında? Eğer farkında değilse önce bu olumsuz düşüncelerini yakalayabilmesi üzerinde çalışmak gerekecektir. Kişinin zihninde olumsuz otomatik düşünceler belirir, bu düşüncelerle alakalı danışan bir meslektaş gibi görülüp beraber bir inceleme yapılır yani iki kişilik(psikolog ve danışan) bir inceleme yapılır kişinin düşünceleri üzerinde. Her düşünce, bir hipotez olarak görülür. Bu inceleme yapma becerisi danışana kazandırılması gereken bir beceridir. Depresif düşünceleri değiştirmenin yolu günlük etkinlikleri artırmaktan geçer. Yani öncelik etkinlikleri artırmak üzerine olmalıdır ki olumsuz otomatik düşünceleri sarsmak kolaylaşsın.
c. Hangi sorun danışan için öncelikli? Yani danışan hangi sorundan dolayı hayatı daha fazla etkileniyor bunu öğrenmek gerek. Buna göre görüşmeyi şekillendirince aciliyet gerektiren sorunla alakalı en kolay hangi hedefe varabileceğimizi konuşmak faydalı olabilir.
Depresyonda bilişsel çarpıtma sayısı artabilir. Bilişsel çarpıtma da ne demek, nereden çıktı bu? Önce şunu demek doğru olur hepimiz bilişsel çarpıtma yaparız zihnimiz böyle işliyor fakat depresyona girdiğimizde bilişsel çarpıtmaların sayısı artabilir. Bilişsel çarpıtma, yaşadığımız olay ve durumlarla alakalı yanlı değerlendirme yapmamızdır diyebiliriz. Yani olay ve durumları değerlendirirken yaptığımız hatalardır. Örneğin, falcılık. Falcılık gelecekte olacakları tahmin etmektir.
Mesela, Gelecekte işsiz kalacağım, gelecekte mutlu olmayacağım, bütün olumsuzluklar benim başıma gelecek, istediğim işte asla çalışamayacağım Kişiselleştirme bilişsel hatasına örnek vermek gerekirse, çocuğunun düşük not almasından sadece kendini sorumlu tutan bir baba. Seçici odaklanma bilişsel hatası için ise sadece bir dersten 92 aldığında 8 puanı nereden alamadığına bakar ve 92 aldığına sevinemeyebilir. Aşırı genelleme şeklinde bir bilişsel çarpıtma da vardır. Arkadaşını aradığında sinemaya gitme teklifinin reddedilmesi üzerine kişinin genel olarak insanlar benle zaman geçirmek istemiyorlar şeklinde bir genelleme yapması örnek olarak gösterilebilir. Küçültme büyültme şeklinde bir bilişsel çarpıtma vardır.
Örneğin, kişi yaptığı basit bir yazım hatasını korkunç bir hata gibi değerlendirebilir. Bundan dolayı aşırı utanıp öğle arası yemeğine katılmayabilir. Ya da yaptığı bir hata hiçbir işi aksatmamasına rağmen hatasının çok büyük bir hata olduğunu düşünebilir.
Başka bir örnek daha vermek gerekirse sınavdan 95 aldığı halde zaten sınav kolaydı deyip kendi başarısını küçümseyebilir. Etiketleme isminde bir bilişsel çarpıtma da vardır. Adı üstünde etiket yapıştırır kişi, yani damgalama yapar. Mesela kendisi hakkında kötü biri diye düşünür. Burada bir etiket takma söz konusu ya da kendisi hakkında beceriksiz diye düşünür bu da bir etikettir çünkü kimse yüzde yüz becerikli ya da yüzde yüz beceriksiz değildir dolayısıyla kendimiz için beceriksiz şeklinde bir etiket takmayı bilişsel bir çarpıtma olarak değerlendirebiliriz.
Felaketleştirme bilişsel çarpıtması ise geleceğe dair olumsuz kehanetlerde bulunmayı içerir. Örneğin Karşılaştığınız bir durum karşısında olabilecek en kötü ihtimali düşünme halidir. Kalp atışlarının artışından sonra acaba kalbimde bir sorun mu var şeklinde düşünülmesi ya da uçak türbülansa girdiğinde uçağın motorunun arıza yapmış olduğunu düşünme örnek olarak verilebilir. Zihin okuma ise karşımızdaki kişi bize açıkça söylemediği bir cümle için o cümleyi karşımızdaki kişinin zihninden geçtiğini tahmin etmemizdir. Örneğin benim hakkımda kötü bir insan diye düşünüyor olmalı yoksa aramama cevap verirdi şeklindeki düşünce zihin okumaya girebilir, çünkü kişi açıkça söylememiştir fakat biz sanki bize açıkça söylenmişçesine kişinin ne düşündüğünden eminizdir.
Depresyondayken farkında olmadan bu bilişsel çarpıtmaları yapabiliriz. Kişi depresyondayken düşünceleri olumsuz yönde hız kazanır bununla bağlantılı olarak ara inançları ve şemaları vardır. Şema ne demek ? Çocukluk çağlarında oluşturduğumuz kendimiz hakkındaki köklü düşüncelerimizdir bunların farkında değilizdir fakat altta yatarlar biz onları fark edemeyiz. Depresyondaki bireylerin şemaları sevilmiyorum, başarısızım, yetersizim, değersizim şeklindedir. Ara inançlar ise kendimize koyduğumuz kurallar meli malı cümleleridir. Şemalarımızla bağlantılı olarak gelişirler. Örn. Başarılı olmak için çok çalışmalıyım, değerli olabilmem için herkesin beni onaylaması gerekiyor, en iyisi olmalıyım ki sevilebileyim.Şemaları ağacın köklerine benzetirsek gövde ara inançlardır, olumsuz düşünceler ise dallar yapraklardır diyebiliriz.
Depresyonda olan bir bireyi hayal edelim. Bu kişinin şeması yetersizim olursa ara inanç yeteli olmak için fazla mesai yapmalıyım olabilir. Olumsuz düşünce ise işsiz kalabilirim şeklinde olabilir. Şemaları keşfetmek için danışanla beraber çocukluk yaşantıları konuşulmalıdır. Onu etkileyen çocukluk deneyimleri birlikte keşfedilmelidir. Örneğin kendini başarısız gören bir birey düşünelim. Çocukluğunda kendisi hakkında başarısızım şeklinde bir düşünceasi var ise bundan dolayı derslere katılımı azalmış olabilir. Fakat kişi bu yaşantısını ben başarısızım şeklinde alfgılayabilir.
Bu düşünce onu derslere katılmaktan uzak tuttuğundan dolayı yani kaçınma davranışı yaptığı için benzer yerlerde kaygılanabilir performansı düşebilir. Performans düşüklüğünü kişi aşırı bir genelleme ile kendisi hakkında başarısız beceriksiz şeklinde düşünebilir. Çocukken sergilediği kaçınma davranışları yetişkin hayatında da devam ederse çocukluk çağındaki başarısızım şeklindeki düşünce kaçınma davranışlarından ötürü kanıtlanmış gibi görünebilir.
Şemalar altta yatarken ne oluyor da uyanıyor, aktive oluyor?
Çocukluk yaşam deneyimleri(eleştriler, anne baba tarafından reddedilme)
↓
çocukta şemalar oluşur(eğer sevilmiyorsam bu benim değersiz bir insan olduğum anlamına gelir). Yani çocukken şemalar oluşur.
↓
Yaşamın ileri dönemlerinde şemalarla uyumlu bir olay yaşandığında mesela sevdiği ve sevildiği bir
arkadaşının ölümü
↓
Şemalar tık aktive olur.
↓
Olumsuz düşünceler aktive olur(kimse beni sevmiyor, onsuz yaşayamam, buna dayanamam, onun gibi birini bir daha tanıyamayacağım.).
↓
Depresyon.
Depresyon birnevi olaylar silsilesi şeklinde gelişiyor. Depresyon gelişiyor ve kişinin yaptığı şeyler azalıyor, daha önce keyif aldığı etkinliklere katılmıyor, sorunlarını yönetmekte çözmekte zorlanabiliyor. Kişi üzüntü, suçluluk, utanç, kaygı, öfke hissedebilir. Konsantre olamayabilir, karar vermekte zorlanabilir, hatırlanması gereken şeyleri hatırlamakta zorlanabilir, kendine güveni azalabilir. Uykuda azalma, artma olabilir. İştahı azalabilir. Cinsel istekte azalma görülebilir. Kişi durgunlaşabilir, hareketleri yavaşlayabilir.
Danışanların şemalarına doğru inerken, bugünkü düşüncelerinin oluşmasında öncelikle olarak yakın zamanda neler olduğu sorulur daha sonra düşüncesinde etkili ne gibi çocukluk yaşantıları olduğu sorulabilir. Daha da sonrasında bahsettiği çocukluk yaşantısı hakkındaki çıkardığı sonuç hakkında konuşulmalıdır. Çıkardığı sonuçla alakalı olarak farklı bir yorum yapılıp yapılamayacağı üzerinde danışanla beraber durulabilir. Eğer çıkardığı sonuç doğru ise bunun danışanın hayatında ne gibi olumsuz sonuçlar doğurabileceği danışanla beraber sorgulayabiliriz. Şemaların ve düşüncelerin depresyondaki bireyin hayatını nasıl etkilediği anlaşılmaya çalışılmalıdır.



Yorum Bırakın